Ali Emiroğlu: “Birlik Güçlenecek, Sektör Kazanacak”
GÜNDEMMermer-doğaltaş ve madencilik sektörünün 2025 performansını ve 2026 beklentilerini değerlendiren İMİB Başkan Adayı Ali Emiroğlu, sektörün ekonomideki payının artırılması, ihracatın güçlendirilmesi için İMİB’in daha etkin bir temsil yapısına kavuşması gerektiğini vurguladı. Emiroğlu, “Ayrışan değil, güçlenen bir birlik anlayışını hakim kılmamız gerek. Çünkü birlik güçlenirse, sektör kazanır. İhracatın gücünü tecrübe ile buluşturduğumuzda, sektörümüzün potansiyelini çok daha hızlı ortaya koyabiliriz.” dedi.
2025 yılının, gerek mermer-doğaltaş gerekse madencilik sektörü açısından kolay bir yıl olmadığına dikkat çeken İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) Başkan Adayı Ali Emiroğlu, “Küresel piyasalardaki belirsizlikler, artan girdi ve enerji maliyetleri, ihracat pazarlarında yaşanan daralma ve finansmana erişimdeki güçlükler sektörümüzü doğrudan etkiledi. Özellikle mermer-doğaltaş sektöründeki etki daha da fazla hissedilmekte. Bunun temelinde, ülkemizde ve dünyadaki inşaat sektöründeki daralma ve ülkemizde maliyetlerin döviz bazında yükselmesi nedeniyle ihracattaki rekabet gücünün kaybedilmesi yatmakta. Bu durum onlarca yılda büyük çaba ve fedakarlıkla oluşturulan pazarları kaybetme riskini de beraberinde getirmekte.” dedi.
Mermer renk ve desenlerinin dünyada moda olması, modası geçtiğinde de kullanımının çok azalmasının mermer sektörün yeni ocaklar bulma ve açma mecburiyetini getirdiğine dikkat çeken Emiroğlu, “İdari ve mali yüklerin her geçen gün artması nedeniyle mermer-doğaltaş sektörü, bırakın yeni ocaklar açmayı, sahip olduğu ocak işletmelerinin ruhsatlarını terk etme ile karşı karşıya kalmıştır. Bu olumsuzluk zincirleme olarak özellikle İstanbul Ferhatpaşa, Alibeyköy, Beylikdüzü ve büyük şehirlerde kümelenmiş yakın coğrafyamıza ihracat yapma potansiyeli olan, proje geliştirme, uygulama konusunda yetişmiş insan kaynağına sahip mermer atölye ve satış depolarını da olumsuz etkilemektedir. Bütün bunlara rağmen sektörümüz, üretimini ve ihracatını sürdürmek, pazarlarını korumak, Türkiye ekonomisine katkı sağlamak için var gücüyle çalışıyor. Ancak bu tablo, sektörümüzün sahip olduğu potansiyeli olduğu kadar, karşı karşıya kaldığı yapısal sorunları da gösteriyor.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’yi Hem Mermer-Doğaltaş, Hem De De Endüstriyel Ve Metalik Madencilikte Gelişmiş Ülkeler Ligine Taşımalıyız”
Bugün Türkiye’de madenciliğin Gayrisafi Milli Hasıla içindeki payının yaklaşık yüzde 1,5 seviyesinde olduğunu belirten Emiroğlu, gelişmiş ülkelere bakıldığında, bu oranın yüzde 4-15 seviyelerinde olduğunu söyledi. Türkiye’yi gelişmiş ülkeler ligine taşımak için mermer-doğaltaş sektörünün marka değerini arttırmak gerektiğini vurgulayan Emiroğlu, şöyle devam etti:
“Türk mermerinin ihracatının geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi için dünyaca ünlü mimar ve tasarımcılar ile anılmasını sağlamak son derece önemli. Maden üretiminde de sektörün ekonomideki payını hızla büyütmek, üretilen madenlerin metalurji sanayi ile buluşmasını sağlayan ara ürün-uç ürüne giden bir zincir oluşturmak zorundayız. Madencilik, dış ticaret açığımızı azaltma potansiyeli en yüksek sektörlerin başında geliyor. Maden cevheri ve metallerden oluşan dış ticaret açığımız yaklaşık 60 milyar dolar. Buna karşılık, mermer-doğaltaş, endüstriyel mineraller ve metalik madenlerin toplam ihracatı 6 milyar dolar seviyesinde. Bu tabloyu ne sektörümüz ne de ülkemiz hak ediyor. Oysa, doğru politikalar ve güçlü bir eşgüdümle, maden ihracatımızı kısa sürede 10–15 milyar dolar bandına taşımamız mümkün.”
“Ortak Sorunların Çözümü İçin Tüm Paydaşların Uyumlu Çalışması Gerekir”
Bugün madencilik sektörünün farklı alanlarında benzer sorunlar yaşandığına dikkat çeken Emiroğlu, ruhsat ve izin süreçleri, maliyet baskıları, ihracat pazarlarında karşılaşılan engeller ve öngörülebilirlik eksikliğinin sektörün genel performansını olumsuz etkilediğini söyledi. Emiroğlu, konuya ilişkin şunları söyledi:
“Bu sorunlar, madenciliğin tüm alt sektörlerini yakından ilgilendiriyor. Bu noktada ihracatçı birlikleri ile sektörel dernekler, üniversiteler ve sanayi ile arasında sağlanacak güçlü bir iş birliğinin sektörün sesinin daha net duyulmasına, karar alıcılar nezdinde daha etkili bir temsil sağlanmasına ve kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine önemli katkı sunacağına inanıyorum.”
“Algı İle Gerçek Arasındaki Farkı Anlatmak Ortak Sorumluluğumuz”
Madencilik sektörünün, kamuoyunda zaman zaman yanlış bilgilerle oluşan algılarla değerlendirildiğine de vurgu yapan Emiroğlu, şöyle konuştu:
“Resmi verilere göre, madencilik faaliyetleri için geçici olarak tahsis edilen alanlar, ülkemizdeki toplam orman varlığının yalnızca binde 3’ü seviyesinde. Orman Genel Müdürlüğü’nün açıklamalarına göre ise, her 100 bin ağaçtan sadece biri madencilik faaliyetleri kapsamında kesilmekte. Buna rağmen, bazı çevrelerce madenciliğin bütünü orman tahribatının tek sorumlusu biz madencilermişiz gibi gösteriliyor. Bu tür yanlış algıların düzeltilmesi, sektörün sağlıklı biçimde gelişmesi açısından kritik önemde. Kamuoyunu doğru verilerle, şeffaf ve açık bir dille bilgilendirmek, sektörün ortak sorumluluğudur.”
“Ayrışan Değil, Güçlenen Bir Birlik Anlayışını Hakim Kılmalıyız”
2026 yılına ilişkin beklentilerini de paylaşan Emiroğlu, şöyle devam etti:
“2026 yılına girerken ihtiyaç duyduğumuz yaklaşım son derece net. Ayrışan değil, güçlenen bir birlik anlayışını hakim kılmamız gerek. Çünkü birlik güçlenirse, sektör kazanır, ülkemiz kazanır. İhracatın gücünü tecrübe ile buluşturduğumuzda, sektörümüzün potansiyelini çok daha hızlı ortaya koyabiliriz. Bu yolu tek başına değil, ortak akılla yürümek zorundayız. İMİB’in, üyelerini dinleyen, sorunları doğru tespit eden ve çözüm için sonuç odaklı çalışan bir yapıya kavuşması gerektiğine inanıyorum. Sektör bileşenleri ile bu anlayışla birlikte hareket ettiğimizde özellikle mermer-doğaltaş sektöründe ve metalik madenlerde var olan potansiyelin çok daha büyük oranda ortaya çıkacağını ve sektörümüzün ülke ekonomisinde belirleyici bir rol üstleneceğine yürekten inanıyorum. Sektörel birliktelik ve dayanışma başarıyı da büyütecektir.”
İlginizi Çekebilir